14. yüzyıl Anadolusu, iki büyük manevi sentezin doğuşuna tanıklık etti. Bir yanda, Osmanlı’nın ilk başmüderrisi Davud El-Kayseri’nin şahsında cisimleşen, devletle uyumlu ve felsefi tasavvuf anlayışı; diğer yanda ise Aleviliğin mayasını oluşturan popüler ve merkezi otoriteye mesafeli halk maneviyatı. Bu çalışma, bu iki geleneğin yalıtılmış fenomenler olmadığını, aksine diyalektik bir ilişki içinde var olduklarını savunur. Peki, Osmanlı Sünni entelektüel geleneğinin kurucusu, nasıl olur da Alevi i ...